TÜRKİYENİN AB MÜZAKELERİNDE ÖNÜNE ÇIKAN ÇÖZÜLMESİ ZOR 2 ENGEL: 2. Kıbrıs Sorunu
11 Şubat 1959 yılında yapılan Garanti Antlaşması gereği İngiltere, Yunanistan ve Türkiye garantör devlet kabul edildi. Antlaşmaya göre, bu 3 garantör devlet, eğer antlaşmanın hükümleri yerine getirilemez hale gelirse, yani bozulursa yeniden oluşturma gayesi ile hareket edebilir. 1974 yılında Türkiye, antlaşmanın hükümlerinin bozulduğunu söyledi ve garantör devlet rolünü üstlenerek Kıbrıs’a girdi ve oradaki sorunları Türklerin ve Türkiye’nin lehine çözümlemeye çalıştı ve büyük ölçüde başarılı oldu. 1974 yılında Türkiye’nin düzenlediği çıkarma sonrası, Kıbrıs’a BM tarafından barış güçleri yerleştirildi, daha sonra ortaya iki otonom yönetim ortaya çıktı; Güney Kıbrıs Rum ve Kuzey Kıbrıs Türk Yönetimi.
Günümüzde sadece Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini devlet olarak tanımakta, BM ve diğer ülkeler KKTC’yi tanımamaktadır. Buna karşılık Türkiye ve KKTC, Kıbrıs Cumhuriyetini devlet olarak tanımamakta, Türkiye tarafından Güney Kıbrıs Rum Yönetimi şeklinde hitap edilmektedir. Bunun sonucu olarak Türkiye, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi bayrağını taşıyan hiçbir gemiyi Türkiye limanlarına almamaktadır. Uluslararası hukukta devletler limanları üstünde mutlak egemenliğe sahiptir ve istemedikleri gemileri limanlarına almayabilir.
AB’ye üye olan devlet sayısı 28’dir, ancak İngiltere’nin ayrılmasından sonra 27 ye düşmüştür. Avrupa Birliği’ne bir devletin üye olabilmesi için AB üyesi olan her devletin, üye olmak isteyen devletin isteğini onaylamalıdır. Aksi takdirde üye olmak isteyen devletin, AB’ye üye olması mümkün olmamaktadır. Bu nedenden ötürü Türkiye’nin olası bir AB’ye giriş isteminde AB’ye üye olan Ege sorunu yaşadığımız Yunanistan ve Kıbrıs sorunu yaşadığımız Kıbrıs Cumhuriyeti yüksek ihtimalle Türkiye’nin bu isteğini onaylamayacak, veto edecektir. Bu sebeple Türkiye AB’ye girmek istiyorsa bu iki sorunu çözmeli, ondan sonra sağlam adımlar ile AB müzakerelerine devam etmelidir.
Her ne kadar çözülmesi imkânsız sorunlar gözükse de BM’nin organı olan Uluslararası Adalet Divanı veya başka bir uluslararası adalet örgütü bu sorunlar için hakem görevi üstlenerek anlaşmazlığa düşmüş devletlere tavsiye niteliğinde karar verebilir ve eğer devletler tavsiye kararını uygun görürse sorun çözülmüş olur. Nitekim 2006 yılında BM genel sekreteri olan Kofi Annan Kıbrıs sorununu çözmeye çok yaklaştı ve ismini tarihe Kıbrıs sorununu çözen adam olarak yazdıracaktı. Ancak çözüm için Kıbrıs adasında yapılan oylamada, Türk tarafı çözümü kabul ederken, Rum tarafı çözümü reddetti ve sorun halen günümüzde devam etmektedir.