TÜRKİYENİN AB MÜZAKELERİNDE ÖNÜNE ÇIKAN ÇÖZÜLMESİ ZOR 2 ENGEL: 1. Ege Sorunu
1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesine yaklaşık olarak 130 ülke tarafından kabul edilmiştir. Ancak az sayıda ülke tarafından hala kabul edilmemektedir. ABD, İsrail, Venezuela ve Türkiye kabul etmeyen ülkelerden bazılarıdır. Türkiye’nin bu sözleşmeyi kabul etmemesinin başlıca nedenlerinden biri 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesinin 3. maddesidir. Bu maddede karasularının genişliğinin 12 deniz miline kadar olabileceğini söylemektedir. Biz ise Egede karasularının genişliğinin 6 mil olarak alınmasını istiyoruz.
Eğer biz bu ilkeyi kabul edersek Yunanistan ile aramızda oluşan Ege Sorununu kendi aleyhimize çözümlemiş ve Egenin neredeyse tamamını Yunanistan’ın egemenliğinde olduğunu kabul etmiş oluruz.
Ege’deki Yunanistan adalarının karasularının genişliği 12 mil olarak kabul edilirse Ege denizinin %73 ü Yunanistan hâkimiyetine girmiş oluyor. Ayrıca bu sadece Türkiye’nin deniz alanında kaybı değil, bahsi geçen denizin üstündeki hava sahası da bu maddenin kabulüyle Yunanistan’a geçmiş oluyor. Bu Türkiye’nin aleyhine birçok konuda problem yaratabilir. Örneğin, bir dünya savaşı veya bölgesel bir savaş çıktığında Yunanistan Ege denizini hem denizde hem havada bize karşı kapatabilir çünkü devletler limanlarında ve iç sularında aynı topraklarında olduğu gibi kayıtsız şartsız, karasularında ise bazı istisnaları olmak üzere egemendir.
Türkiye bu olasılığın farkında olduğu için uluslararası hukuktaki “sürekli itiraz” ilkesi gereği taraf olduğu deniz sözleşmelerinde karasularinin 12 mil kabul edilmesi ilkesine sürekli olarak itiraz ediyor. Egedeki bu sorun Avrupa Birliği üyesi olan Yunanistan ile aramızda zaman zaman gerilime sebep oluyor.